Türkiye'nin Samsun ili, Havza ilçesine bağlı, Celil Köyü'nde 1951 yılında doğdum.
Ağır yoksulluk şartlarına rağmen, hem aile fertlerinin, hem de komşuların sıcak bir ilgi ve sevgisi içinde büyüdüm.
Mesleğim öğretmenlik.
Türkiye'de, çeşitli ilkokullarda birkaç yıl görev yaptıktan sonra, 1978 yılında Almanya'ya geldim. Bad Kreuznach adlı küçük ve şirin bir şehirde yaşamakta ve „Hauptschule” adı verilen bir okul türünde öğretmenlik yapmaktayım.
Hem mesleki hem de toplumsal yaşamım esnasında burada da etrafımdan çoğunlukla sevgi ve destek gördüm. Alman kültürünü tanımak kişiliğimin zenginleşmesine ve güçlenmesine katkıda bulundu.
Toplumun çeşitli düzeylerinde, kültürler arası diyaloğun geliştirilmesi için çaba harcıyorum. Bu çabalarım esnasında iki kültür arasındaki ortak ve farklı yanları daha yakından tanıma şansım oluyor.
Mesleki ve fahri görevlerimde göçmen ailelerden gelen çocukların eğitim durumlarının iyileştirilmesi için özel çabalar harcıyorum.
Çok kültürlülüğe dayalı bir eğitim sisteminin ana okullarından başlayıp öğretmen yetiştiren kurumlara kadar uzanmasının ve eğitim olanaklarının hem personel açışından hem ders araç ve gereçleri açışından hem de yasal belirlemeler açısından iyileştirilmesinin zorunlu olduğunu düşünüyorum.
Çocuk ve gençlerin kişiliklerinin gelişmesini güçleştiren ve onların okullardaki başarılarını engelleyen nedenlerin ortadan kaldırılmasında, ilk adım olarak okulun ve ailenin birbirlerine karşı daha duyarlı bir hale getirilmeleri ve böylelikle de güçlendirilmeleri gerekmektedir. Eğitim durumunun iyileştirilmesinde okul ve aile arasında, zaman kaybedilmeksizin sağlam bir köprü oluşturulması vazgeçilmez bir zorunluluktur.
Kişisel gelişmem, bana hazına doyulmaz „yeni” bir düşünme tarzı kazandırdı. Sürekli olarak insanlar arasındaki insanca yaşamayı zorlaştıran hatta bazan engelleyen konularda kafa yoruyorum.
Benim için, dünyamda nelerin olup-bittiği ve bunların niçin meydana geldiği her geçen gün biraz daha berrak bir şekilde ortaya çıkıyor.
Aynı şekilde, dünyamdaki yaşamın nasıl olması gerektiği konusunda artık belirgin bir fikre sahip olduğumu düşünüyorum.
Ben, kısa bir süre içinde, insanlığın, kendisi için hangi değerlerin önemli olduğunun farkına varacağından ve el ele vererek, üzerinde hepimizin kendisini gerçekten evinde hissedeceği bir dünya yaratacağından eminim.
Bu değerler, milliyet, din, ırk, para ve hakimiyet gibi „değerlerin” üzerinde olup hepsinin odak noktasndaı insanın kendisi yer almaktadır.
|