Doğaana, kendi „öz çocuklarını“ kendi öz sütüyle doyurup barındıracak güçte. Dünya, insanın doğal bir şekilde beslenmesi için gerekli bin bir çeşit besin kaynağıyla dolu. Yeyüzünün 3/4 ünü oluşturan sular, bitmez tükenmez gıda kaynaklarını insanın hizmetine sunarken, karalar da insanların en güzel bir şekilde beslenebilmeleri için gerekli ve yeterli hayvansal ve bitkisel gıda kapasitesine sahip.
Dünya'da insanların büyük bir kısmı, bu güzel kaynaklardan yararlananarak harika bir yaşam sürmektedirler; onların bir beslenme sorunu yok. Tam tersine! Bolluk ve hatta israf büyük.. Dışarıda hava ne kadar soğuk olursa olsun, evler dayalı-döşeli, sıcak ve rahat.
Buna rağmen Dünyamız'da merkezi ve çok önemli bir sorun var:
Açlık! İnsanlar açlıktan ölüyor!
Bir çok anne dünyaya getirmek üzere karnında taşımakta olduğu çocuğuna, yeterli gıdayı veremiyor, çünkü kendisi iyi beslenemiyor! Milyonlarca çocuk yeterince beslenemediği için açlıktan ölüyor. Çok sayıda insan yurdunu yuvasını açlık ve yoksulluk yüzünden terkediyor. Çetin bir hayatta kalma mücadelesi veren bu insanlar, kendilerine sığınmak üzere komşu ülkelerin kapılarını çalıyorlar, ama kapılar öyle hemencecik açılmıyor. Bu insanlar bu inanılmaz çetin yolda insan onuru altında davranışlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Açlık afetine karşı Dünya'da birçok kuruluşun, değerli çabalar gösteriyor oluşu elbet çok sevindirici, ancak insanlığın bu acısını dindirebilecek yeterlilikte olmaktan çok mu çok uzak.
„Açlık Devi“ insanlığın vücudunu çeşitli yerlerinden kemirip duruyor. Kemirdikçe güçleniyor, güçlendikçe acımasızlaşıyor. Acımasızlaştıkça da insanlığa hayatı çekilmez hale getiriyor. İşte bu şekilde de gittikçe orkanlaşmakta olan girdap içindeki itici gücünü alabildiğine sürdürüyor.
- Doğaana'nın zengin, bitmez tükenmez sunularına rağmen, her gün niçin bu kadar çok insan açlıktan ölüyor?
- Bu feci olayın asıl sebebi nedir? Kökenleri nerelere dayanmaktadır?
- Insanlar arasında hüküm süren bu açlık belasının sona ermesi için ne gibi ciddi önlemler alınmakta?
- Ben şahsen buna karşı ne gibi çabalar içindeyim?
Gittikçe kronikleşen açlık, canlı bir vücutta hissedilebilecek acıların en derini olarak algılanmalı. Eğer milyonlarca insan bu dayanılmaz acılara daha fazla katlanmak zorunda kalırsa, işte o zaman tek bir vücuda benzettiğimiz insanlık bilinen diğer illet „hastalıklara“ her geçen gün daha da kolayca yakalanabilecek bir konuma düşmekten kurtulamayacaktır.
Benim fikir ve vizyonlarım kesinlikle hazır, kesinleşmiş „reçeteler“ veya eylem direktifleri anlamında değildir. Tam tersine, onlar genç-körpe ve yeşil fidanlar gibidir. Onlar beslenmeye ve bakıma muhtaçtırlar ki işte ondan sonra gelişebilsinler, büyüyebilsinler ve meyve verebilsinler. Bir başka deyimle; onlar eleştiriye açık, çoğalmaya açık ve gelişmeye açık düşüncelerdir.
Dünya'mızdaki açlık sorununa kesin bir çözüm getirmek ve bu sorunu temelinden çözmek, benim vizyonlarımın önemli bir bölümünü teşkil etmektedir.
Ben, gönlümü ve kafamı vizyonlarımın geliştirilmesi ve onların hayata geçirilmesine adadım.Sizlerle birlikte yapacağım içten çalışmalar için çok seviniyorum.
El ele verip tek bir insan dahi açlıktan ölmeyinceye değin ve yoksulluk bir daha geriye gelmemek üzere dünyamızı terkedinceye değin birlikte mücadele etmek biz insanların insani görevi değil midir?
Sizlerle birlikte yapacağım yürek dolu çalışmalar için çok seviniyorum.
Haydin! Daha ne bekliyoruz? Ele ele vereleim ve yola koyulalım; taki tek bir insan dahi açlıktan ölmeyinceye ve yoksulluk ebediyyen güzel Dünya'mızı terkedinceye değin!
Bu proje, hiçbir şekilde para kazanmayı, para toplamayı veya para dağıtmayı amaçlamamaktadır.