„Doğaana“ kavramı, yalnızca Yerküre'yi değil, onun içinde yer aldığı sistemin tamamını içeriyor; sadece karaları ve denizleri değil, aynı zamanda havayı, ışığı, ısıyı da; sadece insan, hayvan ve bitki gibi canlıları değil, aynı zamanda tüm bunların, evrende bulunan tüm diğer cisimlerle bağlantılı olarak, evrensel bütünlük içindeki varoluşlarını da kapsamı içine alıyor.
Dünya'nın dışındaki diğer gök cisimlerinde herhangi bir türde bir yaşamın var oluşu bugüne değin kanıtlanabilmiş değildir. Bu durumda Yerküre'miz, tıpkı, sayısız canlının üzerinde yaşayabilmesi için kendilerine sıcak bir barınak sunan, koruyucu bir ana gibi, teklik ve eşsizlik özelliğini korumayı sürdürmektedir.
Dünyamızdaki hayat; insanın ve diğer canlıların varlığı, tamamıyle Doğaana'nın yaşıyor olmasına bağlıdır. Doğaana'nın varlığı ise üzerindeki canlıların yaşıyor olmasına bağlı değildir!
Deprem, fırtına, su baskını, volkan, çığ düşmesi gibi, kaynağı Doğaana olan olaylara „Doğal afetler“ diyoruz.
Doğal afetler, Doğaana için normal yaşam anlamına gelirken, insan yaşamı için tehlikeli ve hatta acı sonuçlar teşkil edebilirler.
Bu nedenle insan bir yandan kendine karşı Doğaana'yı, diğer yandanda Doğaana'ya karşı kendi korumak zorundadır.
Günün birinde Güneş belki artık hayatını sürdürecek enerjije sahip olamayabilir ve buna bağlı olarak Dünya'daki yaşam sona erebilir. Böyle bir durum, insanın doğrudan doğruya etkileyemeyeceği nedenlerden kaynaklanabilir.
Ama biz insan olarak, kendi neden olduğumuz bu büyük tehlikeyi kolaylıkla önleyebiliriz. Nedir bu tehlike? Bu tehlike şudur: Doğaana'nın tahribi ve bunun neticesi olarak da gezegenimiz üzerindeki yaşamın sona erme tehlikesi! Benim bu bölümde irdelemek istediğim konu işte bu konu! Doğaana insanoğlu tarafından tahrip ediliyor! Ben bunu önlemek istiyorum!
Doğaana'nın Korunması
Doğaana'nın İnsana Karşı Korunması
İnsanlık bu konuda epeyce hassas bir hale geldi. Birçok ülke „Çevre Korunması“ konusuna önem veriyor. Doğaana ile ilişkilerde daha koruyucu bir tutum içinde bulunulması konusunda çabalar harcanıyor. Ama yeterli mi bu çabalar? Bence yetersiz!
Ozon tabakasındaki delinmenin, orman ölümlerinin, bazı hayvanların nesillerinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasının ve özellikle de Dünya iklimindeki başdöndürücü değişmenin asıl sebepleri nelerdir? Kutuplardaki kaplayan binlerce yıllık buzdağları niçin eriyip kaybolmaktalar? Yüksek dağlardaki buzullar neden hızla kaybolmaktalar?
Bu değişiklikler, Doğaana'nın bize verdiği çok belirgin sinyallerdir. Bu sinyaller, bizlerin „ihanetine“ karşı onun göstermiş olduğu tepkinin ta kendisidir. O, insanın, bu kaba ve hissiz tutumuna çok içerlemektedir! O, çok kibar bir şekilde, kendisini savunmakta; çünkü yaşamını sürdürmek istemektedir! Aynı zamanda bizleri uyarmakta, çünkü biz -tıpkı „budala çocuklar“ gibi- eşi benzeri olmayan bu „Barınağımızı“- yaşanmaz hale getirmekte ve kendi varlığımızın sonunu hazırlamaktayız!
Hal böyle olunca, insanın Doğaana'ya karşı yapmakta olduğu hataların, tüm Dünya'da, mercek altına alınmasını ve bunların en etkili tedbirler çerçevesinde ve en isabetli metotlarla analize edilmelerini hayati bir zorunluluk ve ertelenemez bir aciliyet olarak görüyorum. Bu hata götürmez çalışmaların sonuçlarının esas alınarak, yapılmakta olan hataların gerçek nedenlerin ve bunlardan doğan sonçların kesin bir şekilde ortadan kaldırılmaları şarttır.
Doğal afetlerden Korunma
İnsanın Doğaana'ya Karşı Korunması
Çok sayıda insan beklenmedik bir şekilde doğal afetler sonucu evini-barkını, ailesini, yakınlarını ve hatta kendi yaşamlarını yitirmekteler
İnsanlar, dağalafetler sonucu meydana gelen acil durumlarda, inanılmaz bir yardımseverlik sergilemektedir. Buna rağmen afetzedelere yapılabilecek her çeşit yardım çoğunlukla ya çok geç kalmaktadır veyahutta hiç ulaşamamaktadır!
Karada olsun, denizde osun; bir deprem, bir sel baskını, bir yanardağ patlaması gibi durumlarda ilkönce olayın sınırları içinde meydana geldiği ülke, kendi olanakları çerçevesinde ortaya çıkan zarar ve kayıpların telafisine çalışmakta. Daha büyücek afetlerde, komşu ülkeler yardım ellerini uzatmaktalar ve hatta bazen tüm dünya elinden gelen yardımı ulaştırma çabasına girmekte.
Somut gerçek şudur ki; doğal afetlere karşı, bazı istisnaların dışında, ulusal düzeyde somut ve etkili bir korunma sistemi mevcut değildir. Erken uyarı, ilkyardım, tıbbi yardım gibi mevcut tedbirler yetersizdir.
Bölgesel ve uluslararası düzeyde, bir doğal afetin yaralarını saracak etkin bir örgüt yoktur! Bu konuda tüm Dünya'da büyük bir ihtiyaç açığı vardır!
Sonuç:
- İnsan, Doğaana'yı, üzerinde yaşanmaz hale getirme hakkına sahip değildir!
- İnsan, hepimizin ortak barınağı olan gezegenimizi, yani Doğaana'yı, korumakla yükümlüdür.
- Doğaana'yı koruma görevi, tıpkı insan hakları gibi, evrensel hukuk sistemi içindeki yerine en kısa zamanda oturtulmalıdır.
- İnsanlık, doğal afetlere karşı somut bir biçimde örgütlenmelidir.
- „Doğaana“ konusu, yeni eğitim sistemi içine, öncelikli bir şekilde yerleştirilmelidir.
Benim fikir ve vizyonlarım kesinlikle hazır, kesinleşmiş „reçeteler“ veya eylem direktifleri anlamında değildir. Tam tersine, onlar genç-körpe ve yeşil fidanlar gibidir. Onlar beslenmeye ve bakıma muhtaçtırlar ki; işte ondan sonra gelişebilsinler, büyüyebilsinler ve meyve verebilsinler. Bir başka deyimle; onlar eleştiriye açık, çoğalmaya açık ve gelişmeye açık düşüncelerdir.
Bu proje, hiçbir şekilde para kazanmayı, para toplamayı veya para dağıtmayı amaçlamamaktadır.
Doğaana'nın korunması ve insan başta olmak üzere tüm canlıların doğal afetlerden korunması, benim vizyonlarımım önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. Ben kalbimi ve kafamı vizyonlarımın geliştirilmesi ve onların hayata geçirilmesine adadım.
Bugünden tezi yok! Gelin, ele ele verelim! Biricik ve sıcak barınağımız olan Doğaana'yı ödünsüz bir şekilde koruyalım!
Bugünden tezi yok! El ele verelim! Doğal afetlere karşı hep birlikte örgütlenelim!
Sizlerle birlikte yapacağım içten çalışmalar için çok seviniyorum.