Ben, evrendeki var olan şeylerin tamamının bir araya gelerek tek bir bütünlük teşkil ettiklerini düşünüyorum. İnsanoğlu bugüne değin evrenin ne bütün sırlarını çözebilmiş, ne de sonsuz boyutlarını tam olarak kavrayabilmiştir. Bilim, bizim Güneş'imizi, Samanyolu yıldız kümesi üzerinde, orta büyüklükte bir galaksinin bir parçası olarak tarif ediyor.
Dünya'mız ise, sekiz diğer gezegen ve onların uydularıyla birlikte, bir sistemin bir parçası konumundadır ki, biz buna Güneş Sistemi adını veriyoruz.
Benim sık sık kullandığım „Doğaana“ kavramı, yalnızca Yerküre'yi değil, onun içinde yer aldığı sistemin tamamını içeriyor; sadece karaları ve denizleri değil, aynı zamanda havayı, ışığı, ısıyı da; sadece insan, hayvan ve bitki gibi canlıları değil, aynı zamanda tüm bunların, evrende bulunan tüm diğer cisimlerle bağlantılı olarak, evrensel bütünlük içindeki varoluşlarını da kapsamı içine alıyor.
Dünya'nın dışındaki diğer gök cisimlerinde herhangi bir türde bir yaşamın var oluşu bugüne değin kanıtlanabilmiş değildir.Bu durumda Yerküre'miz, tıpkı, sayısız canlının üzerinde yaşayabilmesi için kendilerine sıcak bir barınak sunan bir ana gibi, teklik ve eşsizlik özelliğini korumayı sürdürmektedir.
Doğaana, ilkönce bitkileri, sonra hayvanları ve daha sonra da insanları yarattı. İnsan, Doğaana'nın en ileri düzeyde geliştirdiği bir canlıdır.Buna rağmen, ona göre, her insan olduğu gibi iyi ve hiçbiri diğerinden üstün veya öncelikli değildir. Bu durum, tıpkı, seven bir annenin tüm çocuklarına aynı mesafede yaklaşımına benzer.
Doğaana, yeryüzündeki bu bir defaya mahsus ve eşsiz yaşamın, akla ve mantığa uygun ve herkesin kendisini mutlu hissedebileceği bir şekilde düzenlenmesi işini; yani kendisini, insana emanet etmiştir. Çünkü insan tüm canlıların en zekisidir. O, Doğaana'nın güvenini sarsmaksızın bu görevi mükemmel bir şekilde yerine getirebilecek kapasiteye sahip tek varlıktır.
Üzerinde yaşadığımız Yerküre, hiç bir devlete, hiçbir millete, hiçbir ırka, hiçbir renge ve hiçbir dine veya tek başına bir hükümdara ait değildir. Doğaana gerçekte hiç kimseye ait değildir! O, tüm canlıların, özellikle insanların; birlikte, insanca, karşılıklı sevgi ve saygı içinde yaşayabilecekleri ortak bir barınaktır. Bu nedenle, o hiç kimseye ait değil, herşey ve herkes ona aittir!
Doğaana, üzerinde bulunan devletler, ırklar veya dinler arasında hiçbir ayrıcalık tanımamış ve aralarına hiçbir sınır koymamıştır. Bu nedenle insanlar bir yandan eşit hak ve özgürlüklere, diğer yandan da aynı derecede birbirlerine karşı görev ve sorumluluklara sahiptirler.
İçinde yaşadığımız toplumsal yaşam tarzları, yaşam felsefesi açısından, ülkeden ülkeye veya, kıtadan kıtaya ufak farklılıklar arzetmektedir. Ama, eğer ben "sistem" kavramını kullanıyorsam, bu durumda küresel dağılım içinde evrensel insan uygarlığının tamamını kasdediyorum demektir.
Hak ve Özgürlükler
İnsan geniş hak ve özgürlüklere sahiptir:
- Doğaana'nın sayısız ve değerli ürünlerini,
- Doğaana'nın bir benzeri bulunmayan şefkat ve koruyuculuğunu,
- Yeryüzündeki, bu bir benzeri daha olmayan hayatı,
hiçbir yapay engelle karşılaşmaksızın, barış içinde doyumsamak hak ve özgürlüğüne sahiptir.
Görev ve Sorumluluklar
İnsan büyük görev ve sorumluluklar taşımaktadır:
- Doğaana ve onun öz çocukları olan tüm insanları, tıpkı kendi öz canı gibi tutmak ve korumak,
- Tüm insanlar için doğal ve insan onuruna uygun bir yaşam şekli oluşturmak,
- Diğer insanların hak ve özgürlüklerini engellememek, ihlal etmemek,
- İnsan aklıyla bağdaşmayan yaşam ve davranış tarzlarını insan hayatından uzaklaştırmak.
Ben, insanlığın, uygarlık yolunda kendine yepyeni bir rota çizmesi zorunluluğu içinde bulunduğundan eminim.
Bu rota üzerinde, üç faktör çok belirgin bir şekilde ön planda yer alıyor:
İnsanlık, bu heyecan dolu yepyeni yolu, adalet, sorumluluk bilinci, başkalarının hakkı ve varlığına saygı anlayışı ve barışçıl bir yaşamla şekillendirecek.
Benim vizyonlarımı paylaşabilen sizleri, sözünü etmekte olduğum bu yeni yolu el birliğiyle açmaya ve ona elbirliğiyle şekil vermeye davet ediyorum.
Ben kesinlikle eminim ki, el ele vererek, insanlığı bitmek tükenmek bitmeyen sıkıntılardan kurtarmak, Dünya'mızdaki yaşamın korkunç bir şekilde son bulmasının önüne geçmek, Doğaananın „ölümü“nü engellemek gibi amaçları bizlerle paylaşan, özgür düşünen ve duyarlı tüm insanları, bu amaçları gerçekleştirme yolunda kazanacağız.
Benim fikir ve vizyonlarım kesinlikle hazır, kesinleşmiş "reçeteler" veya eylem direktifleri anlamında değildir. Tam tersine, onlar genç-körpe ve yeşil fidanlar gibidir. Onlar beslenmeye ve bakıma muhtaçtırlar ki işte ondan sonra gelişebilsinler, büyüyebilsinler ve meyve verebilsinler. Bir başka deyimle; onlar eleştiriye açık, çoğalmaya açık ve gelişmeye açık düşüncelerdir.
Ben gönlümü ve kafamı vizyonlarımın geliştirilmesi ve onların hayata geçirilmesine adadım.
Sizlerle birlikte yapacağım içten çalışmalar için çok seviniyorum.
Bu proje, hiçbir şekilde para kazanmayı, para toplamayı veya para dağıtmayı amaçlamamaktadır.